Ich möchte kaufen Ich möchte verkaufen
Rechtsberatung
Ürün Kategorileri

Rechtsberatung

GAYRİMENKUL HUKUKU NEDİR?
Gayrimenkul hukuku, mülkiyet hakkına dair önemli uyuşmazlıkların yaşandığı bir özel hukuk alanıdır. Gayrimenkul davası, mülkiyet hakkına yapılan müdahaleleri ve anlaşmazlıkları çözen bir dava türüdür. Genel olarak, tapu iptali ve tescili davası, ortaklığın giderilmesi (izale-i şuur), muvazaa nedeniyle tapu devir işlemlerinin iptali, ecrimisil davası (işgal tazminatı), müdahalenin men-i (müdahalenin önlenmesi) davası, şufa (önalım) davası, imar uygulamasından kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası gibi mülkiyet hakkından kaynaklanan tüm önemli davalar gayrimenkul hukuku ile ilgilidir.

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDİR?
İdare kamu yararına uygun hizmetlerini gerçekleştirmek amacıyla çoğu zaman taşınır ve taşınmaz mallara ihtiyaç duymaktadır. Kamu hizmetinin gerçekleştirilmesi noktasında ihtiyaç duyulan taşınmazın özel mülkiyete haiz olması durumlarına ilişkin kanun ile belirli mal edinme türleri düzenlenmiştir.
Kamu yararı amacıyla, özel mülkiyetin elinde bulunan bir taşınmazın idare tekeline geçmesi kamulaştırma ile mümkün olabilmektedir. Kamulaştırma, mülkiyetin idareye cebren geçmesini ifade etmektedir. Anayasanın 46. maddesi ile düzenlenerek; devlet ve kamu tüzel kişilerinin kamu yararının gerektiği hallerde gerçek karşılıklılarını peşin ödemek şartıyla kanunun öngördüğü usuller çerçevesinde mülkiyetin idareye geçebileceğini ifade etmiştir. Kamulaştırma, esasen mülkiyet hakkına yapılan müdahale olduğundan mülkiyet ilişkisi açısından yakın ilişki içerisindedir. Kamulaştırma alelade bir kurum tarafından yapılamayacağı gibi 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanun’un öngördüğü üzere devlet veya kamu tüzel kişiler tarafından, özel mülkiyete tabi bulunan mallar hakkında kamu yararı amacıyla malın gerçek değeri ödenerek yapılmaktadır.

KAMULAŞTIRMA USULÜ
Kamulaştırma kararı alan ve kamulaştırılacak idareyi belirleyen idare, tapu siciline bu taşınmaz için şerh verilmesini ister. Tüm bu işlemlerin akabinde vatandaşı ilgilendiren en önemli husus olan bedel ise öncelikle satın alma usulü ile denenmektedir. Satın alma usulü; bir özel hukuk ilişkisindeki gibi malın bedeli konusunda anlaşma yapılması ile ilgilidir. Malik rıza gösterirse; mülkiyetin idareye devri için tapuya feragat verir ve mülkiyet idareye geçer. Eğer ki malik rıza göstermezse;

Kamulaştırma kararı alan idare, görevli Asliye Hukuk Mahkemelerinde Bedel Tespiti ve Tescili için dava açar,
Görevli Asliye Hukuk Mahkemesi, malike meşruhatlı davetiye tebliğ eder. Davetiyede malike 30 gün içerisinde İdare Mahkemelerinde Kamulaştırma İşleminin İptali için dava açabileceği ihtar edilir. Ayrıca davetiyenin tebliği ile artık malın üçüncü kişiye devri yasaklanır.

OTURMA HAKKI NEDİR?
Oturma hakkı; Medeni Kanuna göre bir yapının tamamından ya da yapının bir bölümünden mesken olarak yararlanma hakkına verilen isimdir. "Sükna hakkı" olarak da isimlendirilen bu hak, Medeni Kanunun 823. maddesine dayanır.
Oturma hakkı üç şekilde tesis edilebilmektedir:
1. Oturma Hakkının Sözleşmeyle Kurulması: Sadece taşınmaz mallar üzerinde kurulabilen oturma hakkı, tapu memuru tarafından resmi sözleşmenin düzenlenerek tapuya tescil edilmesiyle kazanılmaktadır.
2. Oturma Hakkının Tek Taraflı Hukuki İşlemle Kurulması: Oturma hakkı, tek taraflı bir hukuki işlemle de kurulabilir. Örneğin, mirasbırakan tek taraflı bir hukuki işlem olan vasiyetname yoluyla mirasçıları veya üçüncü kişi lehine oturma hakkı kurabilir.
3. Mahkeme Kararı: Oturma hakkı mahkeme kararı ile de kurulabilir. Örneğin, boşanma protokolündeki oturma hakkına dair şartı onaylayan Aile Mahkemesi kararıyla bir eş lehine oturma hakkı kurulabilir.
Oturma Hakkı devredilemez ve mirasçılara geçemez. Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da uygulanır." hükmünü içermektedir. Oturma (sükna) hakkı bedelli veya bedelsiz tesis edilebilir.

OTURMA HAKKININ KURULABİLMESİ İÇİN GEREKLİ BELGELER NELERDİR?
1) İşleme konu taşınmaz mala ait, tapu senedi, yoksa taşınmaz malın ada ve parsel numarasını belirtir belge veya malikin sözlü beyanı,
2) Tarafların fotoğraflı nüfus cüzdanı, pasaport veya avukat kimliği ile vesikalık fotoğrafları, T.C. Kimlik ve vergi numarası,
3) İşlem taraflarında temsilci sıfatıyla katılan var ise, temsile ilişkin belge.
4) Oturma hakkı mahkeme kararı ile tesis edilecekse kesinleşmiş mahkeme kararı.

KONUT VE İŞYERİ KİRA SÖZLEŞMESİ VE HUKUKİ SONUÇLARI
Kira sözleşmesi, bir malın kullanma ve yararlanma hakkının belli bir bedel karşılığında başkasına devrini öngören ve şahsi hak doğuran bir sözleşmedir. Ancak herkese karşı ileri sürülmesini mümkün kılmak için Borçlar Kanunu 312. maddesinde kira sözleşmelerinin tapuya şerh verilebileceği düzenlenmiştir.
Kira sözleşmelerinin, yazılı olarak yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Sözlü olarak yapılan ve fiili olarak uygulanan kira sözleşmeleri de ispatlandığı takdirde geçerlidir.
Türk Borçlar Kanunu Madde 327 hükmü gereği adi kira sözleşmelerinde belirli süreli kira sözleşmesi sona ermesine rağmen kiracılık ilişkisi devam ediyorsa bu durumda kira sözleşmesi belirsiz süreli kira sözleşmesine döner. Oysa yine Türk Borçlar Kanunu Madde 347 hükmü gereği, konut ve çatılı işyerlerinin kiralanmasında, kira sözleşmesinin kiracı tarafından 15 gün önceden yazılı bildirim ile fesih edilmemesi durumunda, sözleşme aynı koşullarda 1 yıl daha uzamış sayılır. Adi kiralamalarda sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa kiracı kiralananı alt kiraya verebilir. Ancak Türk Borçlar Kanunu Madde 322 hükmü gereği, konut ve çatılı işyerlerinin kiralanmasında kiraya verenin yazılı izni olmadan kiracı kiralananı alt kiraya veremez.

Kiraya verenin yazılı rızası alınarak, kiracı kira ilişkisini devir edebilir. Kiraya veren haklı sebebi olmadıkça bu rızayı vermekten imtina edemez. Ancak Türk Borçlar Kanunu 323. Maddesi gereği eski kiracı kira ilişkisinin bitimine kadar ve en fazla 2 yıl süre ile kira bedeli ve yan ödemeler yönünden müteselsil sorumlu olmaya devam eder.

Kira Sözleşmelerinde Depozito
Depozito bir üstlenme sırasında yatırılan güvence ya da bağlantı parasıdır. Depozito, kiralanan mülkün zarar görmeyeceğine dair para ya da kıymetli evrak olarak verilen güvence teminatına denir. Kiralama işlemlerinde bu teminat önceden verilir ve kira sözleşmesinin şartlarına bağlı olarak kiralanan mülkten çıkarken geri alınır.
Mal sahibi, teminat bedeli konusunda Borçlar Kanunu çerçevesinde belirlenmiş sınırlara sahiptir. Buna göre mülk sahibi, 3 aylık kira bedelini depozito olarak isteyebilir; ama daha fazlasını isteyemez. Güvence, para ya da kıymetli evrak olarak kararlaştırılmış olabilir.

Kira Bedelini Belirlenmesi
Kira sözleşmesinde, Kira bedeli aylık net bir rakamın ödenmesi şeklinde belirlenebildiği gibi, kiranın belirlenebilir olduğu başka şekilde de(aylık cirodan pay vs.) kiranın ödenmesi kararlaştırılabilir. Türk Borçlar Kanunu 343. Maddesi hükmüğ gereği kira sözleşmelerinde, kira bedelinin belirlenmesi dışında kiracı aleyhine değişiklik yapılamaz.

Döviz ile belirlenen kira bedellerinde, 5 yıl geçmedikçe değişiklik yapılamaz. Beş yılın sonunda açılacak kira bedelinin tespiti davasında; hakim, döviz kurundaki hareketlenme, kiralananın durumu, emsal kira bedellerini gözönünde bulundurarak yeni kira bedelini belirleyecektir.

KİRA BEDELİNİN TESPİTİ DAVASI
Kira bedelinin tespiti davasına ilişkin düzenlemeler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 343 ve devamı maddelerinde yer almaktadır. Kanunun 344 maddesinde “Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. (1) Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir. Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir…” hükmü yer almıştır.

Kira tespit davası, kiracı ya da kiraya veren tarafından açılan kira bedelinin yeniden belirlenme talepli bir davadır. Uygulamada genellikle kira artış davası olarak bilinmektedir; fakat kiracı tarafından da kira bedelinin yeniden belirlenerek düşürülmesi talepli dava açılabilmektedir. Türk Borçlar Kanunu madde 344/1 maddesi gereği mahkeme tarafından verilecek hükümle belirlenen kira bedelindeki artış haricinde, kiracı aleyhine kira sözleşmesinde değişiklikler yapılamayacaktır.
Kira tespit davası yeni kira döneminin başlangıcından en az 30 gün önce açılmış ise mahkemenin belirleyeceği kira bedeli, yeni kira dönemi başlangıcından itibaren ödenecektir. Bununla birlikte yeni kira döneminden en az 30 gün önce gönderilecek bir ihtarname ile kira bedelinin arttırılacağı bildiriminde bulunulması ve yeni kira dönemi içerisinde bu davanın açılması durumunda, mahkeme tarafından belirlenecek yeni kira bedeli, yeni kira döneminin başlangıcından itibaren geçerli olacaktır. Fakat bu koşullar olmadan açılan kira tespit davasında mahkemenin belirleyeceği yeni kira bedeli bir sonraki yani takip eden kira dönemi için geçerli olacaktır.

Beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenmiş olan kira sözleşmelerinde, yeni kira yılında uygulanacak kira bedelinin mahkeme tarafından, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri ile tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalar göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenmesine imkân tanımıştır. Bu durumda hâkim yasal artış oranı ile bağlı kalmayıp, bilirkişiler tarafından emsal taşınmazlar ve gayrimenkulün o zamanki durumu dikkate alınarak hazırlanacak rapora ve hakkaniyete uygun bir karar verecektir.

ÜST HAKKI NEDİR?
Üst hakkı başka bir deyişle inşaat hakkı; başka bir kişi lehine arazinin altında ya da üstünde yapı yapma veya mevcut bir yapıyı muhafaza etme yetkisi veren irtifak hakkıdır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda yer alan bu hakka göre arazinin mülkiyeti malikte kalır; fakat arazi üzerine inşa edilen taşınmaz malın hakkı, sahibinin kabul edilir.
Üst hakkı, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 726, 826 ve 836. maddelerinde düzenlenmiştir.
Bir taşınmaz maliki, üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya üstünde yapı yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisi veren bir irtifak hakkı kurabilir. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve mirasçılara geçer. Üst hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir. En az otuz yıl için kurulan üst hakkı, sürekli niteliktedir (TMK m.826).
Üst hakkı, bağımsız bir hak olarak en çok yüz yıl için kurulabilir. Üst hakkı, süresinin dörtte üçü dolduktan sonra, kurulması için öngörülen şekle uyularak her zaman en çok yüz yıllık yeni bir süre için uzatılabilir. Bu konuda önceden yapılan taahhüt bağlayıcı değildir (TMK m.836).

ZORUNLU GEÇİT HAKKI NEDİR?
Zorunlu Geçit Hakkı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 747. Maddesinde düzenlenmiştir; “Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir.”
Genel yola çıkmak için yeterli bir geçidi bulunmayan taşınmaz sahibi, tam bir bedel karşılığında komşularından kendisine geçmek için geçit hakkı tanınmasını isteyebilir. Kanun koyucu bu düzenleme ile şartların gerçekleşmesi hâlinde ihtiyaç sahibine irtifak hakkı kurulmasını isteme hakkı sağlamıştır. Geçit hakkı, yenilik doğuran bir hak olup, bu hak, geçit ihtiyacı bulunan taşınmazın mülkiyetine bağlıdır.
Geçit hakkı kurulabilmesi için geçit ihtiyacı duyulan taşınmazın genel yola hiç veya yeteri kadar bağlantısının bulunmaması gerekmektedir. Taşınmazın niteliği, kullanım amacı, geçit ihtiyacının nasıl ve hangi araçlarla giderileceği objektif kriterler dikkate alınarak belirlenmeli ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi göz ardı edilmemelidir.
Bu ihtiyaçların kurulma zorunluluğu kanundan kaynaklanmaktadır. Ancak bu hakkın kurulması talebe bağlı olup re ’sen doğmamaktadır. Zorunlu geçit hakkının tapuya tescili gerekmektedir.
Zorunlu geçit hakkı, eşyaya bağlı ayni bir hak olup, lehine ve aleyhine geçit hakkı kurulan taşımaz malikleri sonradan değişse dahi, bu hakka dayalı talep; lehine geçit hakkı tesis edilen taşınmazın yeni maliki tarafından, aleyhine geçit hakkı tesis edilen taşınmazın yeni malikine karşı ileri sürülebilecektir.